Sherlock Holmes: The Devil’s Daughter
Kimler oynamalı
- Modern ve kusurları olan bir Sherlock Holmes yorumu görmek isteyenler
- Karikatür Watson’dan sıkılanlar
- Eski Sherlock Holmes oyunlarını yavaş bulanlar
Kimler uzak durmalı
- Refleks mini oyunlarını çekemeyenler
- Macera bulmaca oyunlarını rahatlamak için oynayanlar
- Sherlock Holmes serisinin devamlılığına önem verenler
Sherlock Holmes: The Devil’s Daughter uzun zamandır oynamak istediğim bir oyundu. Her yeni oyunu ile kalbimi baştan fethetmeyi başaran serinin devamı olması dışında, birçok kişiden en iyi Sherlock Holmes oyunu olduğunu duymuştum çünkü.
Şimdiye kadar yazdığım Sherlock incelemelerini okuduysanız Frogwares’ın seriyi bir adım ileriye taşıdığını öğrenmek sizi şaşırtmayacaktır. Bunu yaparken bir adım geri attı diyeceğim ama tam atmadı da. Onun yerine şöyle arkasına bakıp bir saniyeliğine durakladı diyebilirim sanırım. Ama her şeye rağmen oyunun kapanış jeneriğini tatmin olmuş bir şekilde arkama yaslanarak ve sırıtarak izledim.
The Devil’s Daughter genel hatları ile abisi, Crimes and Punishments’ın izinden gidiyor. Çözmemiz gereken beş adet dava ve vermemiz gereken ahlaki kararlar olduğu gibi yerinde duruyor. Davaları çözerken olay yerinde ipuçları inceliyoruz, sanıkları sorgulayıp yalanlarını yakalıyoruz ve çıkarım tahtamızı kullanarak olayları bir sonuca bağlıyoruz.
Mekaniklerin arasında dikkatimi çeken ilk yenilik sanık sorgulaması esnasında çıkarabileceğimiz karakter profili ile ilgili. Aynı önceki oyunda olduğu gibi diyalog esnasında profil çıkarma moduna girebiliyor, karakterlerin fiziksel görünüşlerinden bir takım sonuçlara ulaşabiliyoruz. Önceki oyundan farklı olarak ise bazı ipuçlarını farklı şekillerde yorumlayabiliyoruz. Mesela sorguladığımız kadının kolyesinin dini bir anlamı mı var yoksa sadece ilginç olduğu için mi takmış? Aktör ABD bayrağı rozetini dikkat çekmek için mi takıyor yoksa vatanseverliğinden mi?
Bunların yanına bir de zaman sınır eklenmiş. Yanlış gözlemler yaparsak oyun bunu suratımıza vurmaktan çekinmiyor, imprecise character portrait‘i yapıştırıyor hemen. Geriye dönüp düzeltme şansımız da yok tabii, davayı baştan oynamamız lazım. Ya da yanlış seçim yaptığınızı gördüğünüz anda bir önceki seçim noktasına dönebilirsiniz. Ama bu bana biraz hile yapmak gibi geldiği için şahsen oyunu tasarlandığı gibi oynamayı tercih ettim.
The Devil’s Daughter sorgulama esnasında yanlışlarımızı yüzümüze vurmaktan her ne kadar hoşlansa da davanın sonunda yaptığımız seçimler konusunda sessiz kalmayı tercih ediyor. The Crimes and Punishments’ta olduğu gibi doğru kişiyi suçlayıp suçlamadığımızı sadece oyunu bitirdikten sonra görebiliyoruz. Yanlış seçimi yaptığımız anda dönüp düzeltme şansımız yok yani.
Bana sorarsanız The Crimes and Punishments’ın da yapması gereken şey buydu. Muhtemelen Frogwares bu mekaniğin nasıl karşılanacağını kestiremediği için ilk denemelerinde orta yolu seçmişti. İkinci iterasyonda doğru cevabı görme seçeneğini kaldırmış olması doğru bir adım olmuş.
Buraya kadar anlattıklarım hep olumlu değişikliklerdi. Şimdi de arkasına bakıp bir saniyeliğine durakladığı anlardan bahsedeyim.
The Devil’s Daughter’ın temposu abilerine göre oldukça hızlı. Oyunda geçirdiğimiz vaktin büyük bir kısmı hala ipuçları aramaktan ibaret olsa da araya birçok refleks mini oyunları ve kovalamaca sahneleri serpiştirilmiş. Bu sahnelerle ve mini oyunlarla ilk karşılaştığınız anda strese girseniz de beceremediğiniz taktirde hiçbir şey kaybetmediğinizi hemen anlıyorsunuz. Olay başa sarıyor ve becerene kadar aynı şeyi tekrar tekrar yapıyorsunuz. Özellikle ilk defa karşılaştığınız refleks sekanslarında ne yapmanız gerektiğini anlamak zor olabiliyor. Dolayısıyla olay bir sabır ve deneme-yanılma oyununa dönüyor. Hiçbir şey kaybetmediğimiz ve sonsuza kadar deneyebildiğimiz için bu sekanslar çok fazla can sıkmıyor ama oyundan da koparıyor.
Oldukça öznel bir eleştiri olsa da The Devil’s Daughter’ın tam anlamıyla bir devam oyunu olmaması beni epey üzdü. Aslında The Testament of Sherlock Holmes’u bitiridiyseniz konuyu az çok tahmin edebilirsiniz. Ve bu tahmininizde büyük ölçüde haklı çıkarsınız. Fakat olayı biraz daha yakından incelemeye başladığınızda taşların yerine oturmadığını fark edebilirsiniz. Frogwares da bunun ana seriden farklı bir Sherlock Holmes olduğunu açıkladı zaten.
Sherlock’un ne kadar farklı olduğunu karakter tasarımından fark edeceksiniz zaten. Şahsen her ne kadar Crimes and Punishments’taki Sherlock’u daha çok sevsem de zamanında yeni tipine ısındım. Ama asıl büyük değişiklik Watson olmuş. The Awakened’dan beri değişmeyen, tek görevi Holmes’un ne kadar zeki olduğunu söylemek olan Watson gitmiş, yerine karizmatik ve kişilik sahibi yeni bir Watson gelmiş. Arada bir Holmes’a laf sokup, tavsiye veriyor, kendisine çeki düzen vermesini söylüyor. Sonunda karikatürize bir yan karakter olmaktan kurtulduğu için kendisini tebrik ediyor ve saygı ile önünde eğiliyorum. Umarım sonraki oyunlarda daha da çok gelişir.
Bu derece dramatik olmasa da benzer bir kişilik değişikliğini Holmes’ta da gözlemek mümkün. Biraz daha duygusal ve kusurlu bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bu kusurlar sonunda öngörülebilir de olsa güzel bir noktaya bağlanıyor ve oyun oldukça tatmin edici bir şekilde son buluyor.
The Devil’s Daughter’ın Crimes and Punishments’tan daha mı iyi yoksa daha mı kötü olduğuna karar veremedim henüz. Evet devrimsel bir oyun değil, mekanik olarak abisi gibi seriye yeni bir soluk getirmedi. Öte yandan anlatısı ve karakterleri ile daha modern ve duygusal bir yapım var karşımızda. Refleks mini oyunlarının ilerlemenize bir etkisinin olmadığını aklınızda tutup görmezden gelirseniz çok eğleneceğinizi düşünüyorum. Umarım sıradaki oyunlarda da en az bu derece canlı ve karizmatik karakterler görürüz. Bu arada önceki oyunları oynamamışsanız dahi The Devil’s Daughter’a gönül rahatlığı ile dalabilirsiniz.
Filed under: Oyuncunun Notları - @ June 17, 2023 1:00 pm
Tags: İnceleme, Sherlock Holmes, Macera-Bulmaca, Birinci Şahıs