Black Mesa
Kimler oynamalı
- Orijinal Half-Life’ı oynamış olanlar
- Orijinal Half-Life’ı oynamamış olanlar
- Orijinal Half-Life’ı sevenler
- Orijinal Half-Life’ı sevmeyenler
- Orijinal Half-Life’ı çok eski bulanlar
Kimler uzak durmalı
- Bilim kurgu FPS oyunlarından tiksinenler
Black Mesa olmuş* arkadaşlar. Oynamalı mıyım, güzel midir, özüne sadık kalmış mıdır, Anton beğenmiş mi gibi sorularınız varsa hemen cevaplıyorum: oynamalısınız, güzeldir, kalmıştır, beğenmiş. Dağılabilirsiniz. Ama konuyu biraz daha fazla açmamı, olmuşun ardındaki yıldızı merak ediyorsanız okumaya devam edin.
Black Mesa’yı ilk duyduğum zamanları hatırlıyorum. 2005 – 2006 civarında, bir internet kafede ekran görüntülerine bakıp iç çekiyordum. Bu Half-Life 2 modunun çıkmasını büyük bir heyecanla bekliyordum. Evet, Half-Life 2 modu dedim. Hayır, bir yanlışım yok. Half-Life 2 ile beraber çıkan Half-Life: Source’tan memnun olmayan iki grup mod geliştiricisi bir araya gelip Black Mesa: Source üzerinde çalışmaya neredeyse 20 yıl önce başlamıştı. Duyurunun ardından bir yıl geçti. İki yıl geçti. Derken ben oyuna olan ilgimi kaybettim. Yılda bir iki kere varlığını hatırlasam da yakından takip etme ihtiyacı hissetmedim. Sonra oyun Black Mesa olarak satılmaya başlayınca da ilgilenmedim. Xen bölümleri tamamlanınca da. Hatta geçen seneki Half-Life’ı baştan oynama macerama başlamamış olsaydım hala Black Mesa’yı oynayamamıştım muhtemelen. Neyse ki başladım ve neyse ki oynadım. Hem çok güzel bir nostalji yaşadım hem de güzel bir oyun oynadım bu sayede.
Eğer Half-Life’ı 2000’li yılların başlarında oynadıysanız Black Mesa’yı açar açmaz nostaljinin içinde boğulmanız olası. Tren sahnesi, eski mekanların yeni halleri, G-Man’in uzaktan sizi izlemesi falan aklınızı alacaktır zaten. Hatta o akıl Xen bölümlerine kadar kendi kendine dışarılarda sürtmeye devam edecektir diye tahmin ediyorum. Zira çocukluğunuzdan (ya da gençliğinizden) hatırladığınız o bölümlerin hepsini yerli yerinde bulacaksınız. En azından bulduğunuzu zannedeceksiniz. Çünkü yeni halleri eskilerine çok benzese de birçok yeni ayrıntıları var. Kimi bölümler uzatılmış, kimisi kısaltılmış. Yeni diyaloglar, yeni bilim insanları ve envai çeşit çevresel hikaye anlatımı eklenmiş. Hepsi de birbirinden güzel ayrıntılar eklemiş Half-Life dünyasına.
Black Mesa’ya eklenen bir başka güzel şey de müzikler. Doğrusu bir Half-Life oyununda müziğin öne çıkacağını düşünmemiştim. Crowbar Collective beni hazırlıksız yakaladı resmen. Önemli anlarda giren şahane müzikler inanılmaz gaza getiriyor. Hani “When Doom music kicks in” diye videolar var ya, hah aynen öyle hissediyorsunuz oynarken. Önümü ilikleyip besteleyenlere bir dakikalık saygı duruşunda bulunmak istiyorum şu anda.
Görece güncel Source motoru sayesinde de bu yenilikleri görsel olarak destekleyebilmiş geliştirici ekip. Böyle aklınızı başınızdan alacak grafik beklemeyin tabii. Ama eskisi gibi poligon açlığı çeken NPC’lerler de karşılaşmıyoruz. Hatta Xen bölümlerine gelince sık sık durup manzaranın tadını çıkaracağınıza da eminim.
Ne yazık ki o güzel manzaraların bir bedeli var. Source motorunun bir eksiği mi yoksa geliştirici ekibin bir hatası mı bilmiyorum fakat ara sıra oyunun kastığı anlar oldu. Öyle çok süper aksiyon dolu anlar da değillerdi üstelik. Evet laptopumdaki RTX 2060 ekran kartım yaşlanıyor ufaktan ama Half-Life 2’nin hallicesi görsellerini de rahatlıkla desteklemesi gerektiğine inanıyorum.
Black Mesa’nın Dünya’da geçen bölümleri mükemmele yakın olsalar da Xen için aynı şeyi söylemem pek mümkün değil. Yanlış anlamayın, orijinaline göre çok büyük bir ilerleme var! Sonsuz düşmanlarla savaşırken iki piksele iki piksel boyutundaki platformlarda hoplamamız beklenmiyor artık. Az önce dediğim gibi çevre tasarımı da çok başarılı. Canımı sıkan şey biraz fazla çevre olması. Böyle gidiyorsun, gidiyorsun çevre bitmiyor. Bölümler uzadıkça uzuyor. Orijinalinde Xen bölümleri oyunun 1/6’sını oluşturuyorken Black Mesa’da tam tamına iki katına çıkıp 1/3’ünü oluşturmuş.
En büyük problemi sadece uzun olması değil. Her bir mekaniği, her bulmacayı üç kere üst üste çözmemiz gerekiyor. Kabloyu doğru yere takma bulmacası mı çıktı karşınıza? Emin olun ki ardından iki tane daha çözeceksiniz. Yeni düşman tipi? Üç tane art arda. Hani hiç değilse aralarını açsalarmış, arada başka bir şeyler yapsaymışız bu kadar batmayacaktı. Ancak bu hali ile oldukça sıkıcı bir hal almış Xen bölümleri.
Tabii her şey bu kadar kötü değil. Daha uzun ve daha ayrıntılı bölümler sayesinde çevresel anlatıya abanabilmişler. Mesela Half-Life 2’de Gordon’un neden bir mesih muamelesi gördüğünü anlamamıştım. Black Mesa bu konuya çevresel hikaye anlatımı ile açıklık getiriyor. Ayrıca Gordon’dan önce Xen’e giden ekiplerin kurdukları araştırma labaratuvarlarını ve başlarına neler geldiğini görüyoruz. Hani sevsen sevilmez, atsan atılmaz bölümler olmuşlar.
Özetle orijinal Half-Life’ı oynamadıysanız gönül rahatlığı ile es geçip direkt Black Mesa’dan başlayabilirsiniz. Evet mükemmel bir oyun değil kendisi ama orijinali de sıkıntılıydı zaten. Crowbar Collective orijinal sorunların hemen hemen hepsini Black Mesa’da çözmeyi başarmış. Aralara birkaç tane yeni sorun serpiştirmeselermiş daha iyi olurmuş ama o kadar kusur Eli Vance’ın kızında da olur yani, değil mi?
Filed under: Oyuncunun Notları - @ January 5, 2025 4:08 pm
Tags: FPS, Birinci Şahıs, Half-Life, Black Mesa