Kimler oynamalı
- J-RPG sevenler
- Oyunların müziklerine önem verenler
- Değişik bir hikaye arayanlar
Kimler uzak durmalı
- Abstrakt bölüm tasarımını çekemeyenler
- Hızlı ilerleyen bir hikaye isteyenler
Yeterince güncel oyun oynayamamak canımı çok sıkıyor. İş yerinde öğle aralarında dönen geyiklere katılamıyorum, çevrim için gruplarda muhabbetten uzak kalıyorum. Özellikle Oyungezer’e yazmaya başladığımdan beri bu durum beni iyice üzmeye başladı. Oyungezer The Game Awards jürisinde olduğundan her sene çıkan oyunları değerlendirip oy vermemiz bekleniyor. Sevgili yazı işleri müdürü Can’dan gelen maillere boş boş bakmak üzüyor.
Hiç değilse bu sene en çok konuşulan ve bariz bir şekilde Game of the Year ödülünü alacak oyunu oynamaya karar verdim. Bir yandan iyi ki de öyle yapmışım diyorum, öte yandan bunun yerine iki ya da üç tane büyük indie oyun oynayabilirdim diyorum kendi kendime. Peşin peşin söylüyorum oyuna aşık olmadım. Yer yer canımı sıksa da nefret ettiğimi de söyleyemem tabii. Hazırsanız canımı sıkan ve beni mutlu eden yönlerinden tek tek bahsedeceğim.
Bildiğiniz (ya da şimdi öğreneceğiniz üzere) oyun bir J-RYO. Ve J-RYO’ların öne çıkan en belirgin özelliği savaş sistemleri. Expedition 33 bu konuda bir istisna olmadığı gibi benim oynadıklarımın ve gördüklerimin arasında en eğlenceli sisteme sahip oyunlardan birisi. Gerçi hiç modern J-RYO oynamadığımdan ötürü övgülerim ne kadar anlamlı bilmiyorum. İyisi mi ben kısaca anlatayım, siz kendiniz değerlendirin.
Uzaktan bakınca ortada çok farklı bir şey yok. Partinizdeki üç adet karakteriniz ile düşmanları karşı karşıya geliyor ve sırası ile birbirlerinin kafalarına çeşitli büyüler atıyor. Expedition 33’ü benzerlerinden ayıran en önemli özelliği kaçınma ve blok sistemi olsa gerek. Doğru zamanlama ile her saldırıdan kaçınıp ya da saldırıyı bloklayıp sıfır hasar almanız mümkün. Tabii eğer saldırıyı bloklarsanız geleneksel anlamda mana görevi gören aksiyon puanı alıyorsunuz. O turdaki her saldırıyı bloklarsanız da bloklayan karakter bedavadan karşı saldırı yapıyor. Dolayısıyla teknik olarak seviyenizden bağımsız olarak yeterince sabır ve iyi reflekslere oyundaki her düşmanı dövebilirsiniz.
O halde bloklamak yerine neden kaçınmaya çalışayım diyebilirsiniz. Kaçabildiğiniz zaman aralığı bloklamaya göre çok daha geniş. Düşmanların animasyonları sizi yanıltacak şekilde tasarlandığı için ilk defa karşılaştığınız düşman ile savaşırken saldırılarını ve tempolarını öğrenene kadar kaçınmak isteyebilirsiniz.
Çok kompleks olmamasına karşın bu sistem dövüşleri oldukça eğlenceli bir hale getiriyor. İşin içine bir de her karakterin birbirinden çok farklı mekanikleri ve potansiyel sinerjiler girince savaştıkça savaşınız geliyor, hiç sıkılmıyorsunuz. En azından ben sıkılmadım yani.
Olur da bir şekilde oyundan sıkılacak olursanız iki dakika gözünüzü kapatıp müziklerini dinleyebilirsiniz. Yukarıda da bahsettiğim gibi bu sene çok fazla oyun oynayamadım ama eğer bu sene Clair Obscur müzik ödüllerini toplamazsa oyun endüstrisi olarak tükkanı kapatıp Bodrum’a yerleşelim. Genel olarak Fransızca dilini sevmeyen birisi olarak Lumiere şarkısını dinlemeden duramıyorum. Kişisel favorim haricideki diğer müzikler de muhteşem tabii. Ofiste 8 saatlik OST’yi açıp bütün gün rahatlıkla dinleyebilirsiniz.
Bir yandan müzikler ruhunuzu doyururken bir yandan da karakterlerin tasarımları ve animasyonları gözlerinizi es geçmiyor. Öyle tahmin ediyorum ki Sandfall Interactive Unreal’ın MetaHuman teknolojisini kullandı. Bu sayede mimikler Disney animasyonlarını aratmıyorlar. Üstüne bir de şahane seslendirmeler gelince her bir karakteri izlemek ayrı zevk veriyor.
Teknik başarılarının yanı sıra karakterlerin hikayeleri ve kişilikleri de es geçilmemiş. Oyundan savaşları çıkarıp sadece diyalogları bıraksalardı bile büyük bir zevkle saatlerce dinlerdim muhtemelen.
Zaten Expedition 33’ü oynamaya karar verirseniz karakterlere aşık olmanız çok uzun sürmeyecektir. Oyunun melankolik açılışında bu söylediklerimi tadacaksınız. Hatta bana sorarsanız açılış bölümü Clair Obscur’un en güçlü ve en başarılı kısmı. Bir saat içinde her karakterin motivasyonunu öğrenip sonunda bir damla göz yaşı döküyorsunuz. Oyunun dünyasını ve hikayesini öğrenmek için sabırsızlanıyorsunuz.
Aşağı yukarı prolog’dan birkaç saat sonra da canımı sıkan kısımlar başladı. Aslında biraz hikayeyi övesim vardı. Oldukça değişik ve orijinal bir hikayesi var çünkü oyunun. Oynamayanlar için hikayenin tadını kaçırmamak için daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim tabii ki, ama sunumdan bolca şikayet edeceğim şimdi.
Oyunun açılış bölümünden kısa süre sonra bir karakterin göründüğü gibi olmadığını öğreniyoruz. Arka planda bizim bilmediğimiz ve henüz anlamadığımız birçok olayın döndüğü ima ediliyor. Ve neredeyse oyunun sonuna kadar bunun ne olduğu açıklanmıyor. Her ara sahnede “Ooo bu öyle bildiğin gibi değil, sen hiçbir şey bilmiyorsun, X karakter çok özel! Yaaa!” diye bir mesaj veriliyor ve 20 saat boyunca aynı şekilde devam ediyor.
Hal böyle olunca bana anlatılan hikayeyi ciddiye alamıyorum. Her adımımda bana gördüklerimin sandığım gibi olmadığını, her şeyin çok farklı olduğunu söylersen ben de olanları ciddiye almam. Belli ki olayın çok farklı bir bağlamı var ve ben o bağlamı öğrenmediğim sürece eylemlerimi doğru bir şekilde değerlendirmem mümkün değil. Üstelik bunun çok farklı bir şey olduğu ve asla tahmin edemeyeceğimi söylüyorsun.
Belli ki hikayedeki iyi ve kötü karakterler aslında iyi veya kötü değiller. Belli ki altından çok farklı bir şey çıkacak. O zaman ben bu karakterden neden nefret edeyim? Ya da bir başkasının eylemlerini neden onaylayayım? Hani böyle birkaç saat boyunca merakımı uyandırıp açıklasan okey. Ama 20-25 saat devam ediyor bu. Sonra da oyun bitiyor zaten. Evet sonunda ilginç ve güzel ve gerçekten de tahmin etmesi zor bir yere bağlanıyor. Ama o zamana kadar oyunun dünyasına ve hikayesine olan bütün ilgimi yitirmiştim zaten. Sırf bitirmiş olmak için oynuyordum.
Bölüm tasarımları da gönlümü kazanmak ya da dikkatimi çekmek için bir şey yapmıyor hem. Gördüğüm kadarıyla bu oldukça subjektif bir konu. Hatta benim gibi düşünen başka kimse ile konuşmadım şimdiye kadar. Ama abstrakt bölüm tasarımı bana çok sıkıcı geliyor. Tasarımcı oyunun mekaniklerine uygun, eğlenceli bir tasarım yapamadığı için sağa sola uçan adalar serpiştirmiş gibi hissediyorum.
Uçan adaların yanı sıra oyunun dört bir yanında ölçekleri yanlış objeler var. Yan görevlerde denk geldiğim rastgele objelerin ardı ardına yerleştirilmesi, Unity’yi ilk defa eline alıp Asset Store’dan model indirmiş birisinin game jam’de yaptığı işleri hatırlattı.
“Ama hikayede açıklaması var” diyebilirsiniz. Evet var. Ama hikaye ile her şeyi açıklayabilirim. Expedition 33’ten bağımsız olarak, hikaye kötü bölüm tasarımlarını veya sinir bozucu mekanikleri haklı çıkarmıyor ya da iyi yapmıyor. Cyberpunk 2077’nin ilk çıktığı halini düşünün. CDPR çıkıp da “Ama aslında bu ana karakterin bağlandığı bir simülasyonda geçiyor, hatalar simülasyonun bir parçası” diye bir açıklama yapmış olsa ya da oyunda gerçekten durum bu olsa tatmin olur muydunuz? Ben de olmazdım. Benzer sebeplerden ötürü Clair Obscur’un bölüm tasarımlarını da beğenmedim işte.
Abstrakt bölüm tasarımına dört bir yanımı saran parçacık efektleri eklenince görsel olarak da tatmin olmadım. Gördüğüm her şey çok ayrıntılı olduğu sürekli dikkatimi çektiği için görsel olarak oyun beni çok çabuk yordu. Benzer şikayeti kimseden duymadığım için bunun da bana özgü bir şikayet olsa gerek. Eğer görsel sadeliğe önem veriyorsanız oyunu almadan önce bir iki video izleyin yine.
Şikayetlerimin bir hata olmadığına da eminim bu arada. Hani paramız ya da vaktimiz yoktu, ondan çok şey edemedik durumu değil bu. Geliştiricilerin çok net bir vizyonu vardı belli ki. Ve o vizyonlarını çok güzel bir şekilde hayata geçirmişler (belki bölüm tasarımı hariç, credits’te tek bir tane bölüm tasarımcısının ismini gördüm çünkü. Ama kaç tane contractor vardı bilmiyorum). Ama bu vizyon bana hitap etmedi. Belki de modern J-RPG türünü olduğu gibi sevmiyorumdur. Olur da bir gün Final Fantasy VII Remake ya da ya Persona 5 falan oynarsam haber veririm.
Beklentilerim mi çok yüksekti bilmiyorum ama emin olduğum tek şey Clair Obscur: Expedition 33 benim için son zamanların en büyük hayal kırıklıklarından birisi olduğu. İnanılmaz bir hype’ın üstüne gelen muhteşem açılış bölümü bende çok farklı beklentiler yaratmıştı. Neyse bundan sonra gelecek Expedition’lara bakacağız artık…