Dünya Standartlarını Tutturmak
Oyun geliştirmeye odaklı Discord sunucularını, Facebook gruplarını veya forumları (forumları gençler bilmez tabii, tehey gidi) takip ediyorsanız arada bir birilerinin oldukça kötü oyunlar gönderdiğini görmüşsünüzdür.
Gönderenin ilk işi olduğu, daha önceden herhangi bir oyun geliştirme tecrübesinin olmadığı her halinden bellidir. Ancak buna rağmen oyunu satmaya çalışır. “Beyler ilk oyunum, destek bekliyorum!” diye de belirtir çoğu zaman. Hatta arada bir “Türkiye’nin ilk XYZ oyunu!” diye de ekler.
Birisi çıkıp oyunu eleştirmeye, kötü olduğunu söyleye kalkarsa da geliştirici;
- “Bu ilk oyunum, böyle böyle ilerleyeceğiz!”
- “Desteklemezseniz nasıl gelişelim?”
- “Hiç olmazsa emeğe saygı gösterin!”
- “Satın alın ki ikincisi daha iyi olsun!”
- “Türkiye’de destek yok, anca sizin gibi köstek oluyorlar!”
Der veya benzeri bir savunma yapar. Peki bu geçerli bir savunma mı? Söylediklerinde gerçekten haklı mı? Alnımızın teri ve binbir zorluk ile kazandığımız paraları bu geliştiriciye vermeli miyiz gerçekten? Tahmin edebileceğiniz üzere cevap tabii ki hayır. Gelin sebeplerine hep birlikte bakalım.
İlk oyunumuz bu, böyle böyle gelişeceğiz!
Bir oyunu başından sonuna kadar bitirdin ve bu çok güzel bir şey. Cilası eksik de olsa, hataları bol da olsa bir oyunu bitirmek kolay değil. Özellikle ilk oyununu bitirmek oldukça zordur. Ama yaptığın her şeyi satmak zorunda değilsin, satamazsın. Oyun dünyasında (veya herhangi bir dünyada) işler böyle ilerlemiyor. İlk okulda matematik ödevin bir makale şeklinde bilimsel dergilerde yayınlanmayacak, Tübitak sana otomatik olarak para vermeyecek ve Nobel ödülünü almayacaksın.
Oyun geliştirme de benzer şekilde ilerliyor. İlk geliştirdiğin oyunlar çok kötü olacaklardır. Herkesin ilk geliştirdiği oyun kötüdür çünkü. Şu anda özendiğimiz ve ismini bildiğimiz büyük bağımsız yapımcılardan AAA stüdyolarında çalışan geliştiricilere kadar istisnasız herkes bu yoldan geçti. Ama kimse ilk yaptığı oyunu satmaya veya savunmaya çalışmadı. Çalıştıysa da senden daha farklı bir sonuç almadı.
Bahanesi ne olursa olsun kimsenin kötü bir ürüne para vermesini bekleyemeyiz. Hiç kimse senin gelişme sürecine sponsor olmak zorunda değil, o yüzden “Satın alın ki ikincisi daha iyi olsun!” demenin bir anlamı yok. Ve evet, “Türkiye’de destek yok!” sadece bir bahane.
Var mı destek? Çıkar göster!
Destek derken ne beklediğinden emin değilim açıkçası. Devletin her “Oyun yapçam ben!” diyenin kafasına para atmasını mı bekliyorsun gerçekten? Dünyanın herhangi bir yerinde böyle bir durum söz konusu değil.
“Yok herkese vermesin tabii ama biz burada bir iş yapmaya çalışıyoruz! Biraz destek ile çok satıp memlekete dolar sokacağız! Bak Avrupa ülkelerine, hepsi geliştiricilerini destekliyor!” dediğini duyar gibiyim. Evet Hollanda, Danimarka gibi gelişmiş diye tabir ettiğimiz Avrupa ülkeleri sosyal devlet mantığı ile yönetilir. Oralarda insanlar hayatta kalabilmek için Türkiye’deki kadar çok çalışmak zorunda değil ve oyun geliştirmeye veya kendisin başka bir konuda geliştirmeye daha fazla vakit ayırabiliyor. Ama bu apayrı bir konu.
Maddi rahatlığın yanı sıra gelişmiş ülkelerde oyun geliştiricilerine özel ödenekleri de olabilir gerçekten. Ama onlar da her “Oyun geliştircem ben!” diyene para dağıtmıyor. Öncelikle bunun gerçekçi bir proje olduğunu, bir pazarının olduğunu ve yapılığı taktirde para getireceğini ve her şeyden önemlisi de senin bunu yapabileceğini göstermen gerekiyor.
Projeyi yapabileceğini ispatlamanın en iyi yolu daha önceden benzer projelerde çalışmış ve başarılı bir şekilde bitirmiş bir ekibinin olduğunu göstermek. E bu senin veya ekibinin ilk oyunu. Kim neden sana güvenip parasını versin?
Aynı durum yatırımcılar için de geçerli. Ama yatırımcılar eninde sonunda bir kar beklentisi içinde oldukları için o durum çok daha zor ve karışık.
Ek olarak Türkiye’de birçok ödeneğin ve destek programının olduğunu belirteyim. Belki direkt “Geta gibin MMO yapçam, peynir ekmek gibi satçak! ” diyerek alabileceğiniz bir ödenek yok, ama eğitim amaçlı oyunlar veya çeşitli araştırma geliştirme projeleri için alabileceğiniz birçok ödenek var.
Her şey para değil, onların başka imanları da var!
2000’lerin ortalarına kadar bu doğruydu. Sadece hali hazırda bir oyun sektörünün olduğu bir yerde yaşıyorduysan işi bilen insanlara ulaşma şansın vardı. Türkiye gibi bir yerde yaşıyorduysan her seferinde tekerleği baştan icat etmen gerekirdi. Ancak artık 90’larda yaşamıyoruz. Artık internet erişimi olan herkes eşit. Hele ki koronadan sonra çoğu konferans da dijital ortama taşındı. Artık Seattle’daki John hangi kaynaklara ulaşabiliyorsa internet bağlantısı olan Van’ın bir köyündeki Ali de aynı kaynaklara ulaşabiliyor.
John’un sadece tek bir artısı var bize göre: İngilizce ana dili. Bu kaynaklara ulaşmak için ekstradan bir dil öğrenmesine gerek yok. Ama zaten dilin öneminden Başlangıç Rehberi yazısında bahsetmiştim. Ayrıca günümüzde dil öğrenmek yine internet sayesinde eskisinden çok daha kolay.
Bir de ne olur oyununuzu tanıtırken artık “Türkiye’nin ilk X oyunu!” gibi cümlelerden kaçının. Şahsen böyle bir cümle gördüğüm anda ya oyunun Türk yapımı olması dışında bir özelliğinin olmadığını varsayarak anında sayfayı kapatırım, ya da dalga geçip eğlenmek için tanıtım yazısının kalanını okurum. Bu işi profesyonel yapmak istiyorsanız milliyetçiliği ve milli duygu sömürüsünü aradan çıkarın.
O zaman neden Türkiye’den hiç başarılı oyun çıkmıyor?
Çıkıyor. Hayır, Mount&Blade örneğini vermeyeceğim burada. O çok başarılı ve çok güzel bir istisnaydı. Ancak sırtımızı istisnalara dayayarak başarılı bir iş yapamayız. Ve hayır, hyper-casual oyunlardan da bahsetmeyeceğim. Orası apayrı bir dünya.
Türkiye’den dünyadaki muadilleri ile yarışacak gerçekten çok güzel yapımlar çıkıyor. Sadece Steam listeme bakınca oynadığım 30 Türk oyunundan 14-15 tanesini gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim. Ekstradan 5-6 tanesini de sonuna yıldız koyarak tavsiye ederim (x’i çok güzel becermiş ama y olmamış gibi). Henüz oynamadığım 20 kadar oyunun arasından da 5-10 tanesi hakkında çok güzel şeyler duydum. Örnek isterseniz yazının başındaki görselden başlayabilirsiniz. Mobil dünyasına çok hâkim olmamama karşın orada da benzer bir durum söz konusu (yine hyper-casual oyunları bir kenara koyarak söylüyorum bunu).
Özetle gördüğünüz gibi kötü oyun çıkarıp para istemek, negatif geri bildirim alınca da alınıp sinirlenmek için herhangi bir sebebin yok. Biraz özveri ve tecrübe ile sen çok güzel oyunlar yapıp dünya standartlarını tutturabilirsin. Zaten kötü oyunlar yabancı ortamlarda da çok güzel bir şekilde yerin dibine gömülüyor. Türkiye o konuda da bir istisna değil. Kendinizi geliştirmek için yapabileceğiniz en iyi şey geribildirimlerin üzerinde kafa yorup eksiklerinizi kapatmaya çalışmak. Bunu yapmanın en kısa yolu bol bol ufak oyun çıkarıp bol bol geri bildirim toplamak. Ancak bu da başka bir yazının konusu.
Filed under: Oyun Dünyası - @ December 4, 2021 12:54 pm
Tags: Oyun Dünyası, Oyun Geliştirme, Başlangıç