Pusu: Uyanış
Gerek geliştiriciler gerek oyuncular olarak Türkiye’de oyun sektörünün durumundan (olmayışından) şikeyet edip duruyoruz. Zaten zor iş olan oyun geliştirme, ne yazık ki insanlar tarafından “gerçek bir iş” olarak görülmüyor. “Yahu kazık kadar adam olmuşsun, hala oyun mu oynuyorsun?” cümlesi ne geliştiriciler ne de oyuncular için yabancı değil. Fakat bütün bunlara rağmen Türkiye’den bol bol mobil oyun çıkıyor. Hatta arada bir bilgisayar ve konsollara çıkan yerli oyunlar da görmeye başladık. Mount & Blade serisini zaten saymıyorum.
Bu hareketlenmeyi internetin gelişmesi ve Unity ve Unreal gibi öğrenmesi nispeten kolay, hazır oyun motorlarına borçluyuz. Bu günlerde oyun yapacağımız zaman bilgisarın her bir bileşeninin nasıl çalıştığını veya ekran kartı programlamayı öğrenmek zorunda değiliz. Ha çok istersek de internet denen nimet sayesinde kolaylıkla kaynak bulabilir ve konu hakkında bilgi edinebiliriz. Oyunu dağıtmak da Steam ve app store gibi platformlar sayesinde çok kolaylaştı.
Şimdi de bundan 20 yıl öncesine dönelim. İnternet denen icat evlere yeni yeni geliyor. Oldukça pahalı olan bu hizmeti alırsanız dahi günümüzdeki kadar çok kaynak bulamazsınız. Hazır oyun motoru diye bir şey zaten yok. Dağıtım deseniz fiziksel olarak cd basıp dağıtacak bir firma ile anlaşamazsanız o iş yalan. Memlekette orijinal oyun satılmadığı için de aklı başında bir şirketi ikna etmeniz mümkün değil.
Fatak bir nokta var ki 20 yıldır hiç değişmedi. Bugün olduğu gibi, o zamanlar da oyun oynayan, oyunlara meraklı gençler bir gün kendi oyunlarını yapmanın hayalini kurardı. İşte Pusu: Uyanış oyununun hikayesi de heyecanlı iki liseli gençin bu şekilde hayal kurması ile başladı.
Cem Uzunlar ve Hakan Yüksel’in oyun geliştirme macerası 1996 yılında başlıyor. Daha önceden lisede Pascal ile ufak programlar yazarak programlama öğrenmeye başlamışlardı. 96 yılında akıllarına çok sevdikleri Command & Conquer oyununa benzer bir oyun yapmak gelmişti. Bunun için hevesli birkaç kişi daha bulup (Onur Yeldan, Murat Kulaçoğlu, Uğur Yıldıran, Ergin Yavuzol, Mehmet Temel) Alexis isimli projeye girişmişlerdi. Yaklaşık bir yıl kadar sonra grupta sorunlar çıkmaya başlamış ve Alexis rafa kaldırılmıştı. 2000 yılında Cem ve Hakan yeniden gaza gelip bu sefer first person shooter (FPS) türünde bir oyun geliştirme kararı aldı[1]. Hiç vakit kaybetmeden kendilerine 3 Taş Eğlence (3TE)[2] adını verip işe koyuldular.
Her oyun geliştiricisi gibi Cem ve Hakan da bütün dünyada konuşulacak ve geleceğin yeni standardını belirleyecek bir oyun yapmak isterler. Oldukça iddialı bir oyun tasarımı ile başlarlar işe. Half Life, Unreal ve Quake gibi klasik oyunların yanı sıra yeni çıkan Deus Ex oyunundan da epey etkilenmişlerdir. Fakat iki arkadaşın aklında bunlardan farklı olarak çok daha gerçekçi bir deneyim sunmak vardır.
Oyunun hikayesi 2003 yılında, Kosova’da görevli olarak bulunan Üsteğmen Fatih Yıldırım’ın acı bir haber alması ile başlar: Çanakkale’deki annesi ve babası bombalı bir saldırıda hayatlarını kaybetmişlerdir[1]. Fatih Türkiye’ye dönünce işlerin göründüğü kadar basit olmadığını fark eder ve macerası burada başlar.
Bu noktada oyundaki ana tema gerçekçilik idi. Karakterlerin hareketlerinden vurulmalarına kadar her şey gerçekçi olacaktı. Öyle ki Fatih’in ruh hali bile oynanışa etki edecekti. Heyacanlanınca eli titreyecek, çok korkuğunda panikleyip silahı düşürebilecekti. Vurulduğu bölgeye göre de hareketleri değişecek; kolundan vurulursa o kolu ile silah tutamayacak, bacağından vurulursa yavaş yürüyecek ve zıplayamayacaktı[1]. Bunların yanında gerçekçi bir envanter sistemi ve silahları kullandıkça isabet oranlarının artması gibi rol yapma oyunlarına özgü öğeler de olacaktı. Rol yapma derken bu bir tek ekrandaki rakamları etkilemeyecekti. Karşılaştığımız karakterlerle konuşmalarımıza dikkat etmemiz, operasyona giderken çelik yelek giyerken sokaklara indiğimizde günlük kıyafet giymemiz gerekcekti. Kalabalığın orasında silahı çıkarırsak insanlar panik yapıp kaçacak, silahı olan varsa da bize doğrultabilecek ve duruma göre ateş edecekti.
Kalabalık demişken, oyun öyle boş ve anlamsız alanlarda geçmeyecekti. Taksim gibi bildiğimiz ve gerçek hayatta da gezebildiğimiz görebildiğimiz mekanlar oyunda yer alacaktı. Oyun 30 – 35 bölümden oluşuyor olsa da bazı bölümleri doğru kararlar vererek tamamen atlamamız mümkün olacaktı. Mesela baskına giderken düşmanların arabasının tekerleklerini patlatırsak bizden kaçamayacaklar ve olay orada bitecekti. Aksi halde bir sonraki bölüm bir araba kovalama sahnesi olacaktı. Ayrıca bazı ipuçları için de önceki bölümlere dönmemiz gerekecekti.
İlerleyen zamanlarda bazı ayrıtılar değişse de (Fatih’in Belçika’daki NATO üssünde görevli olması gibi) genel hatları ile hikaye ve vizyon uzun bir süre aynı kalacaktı.
Bütün bunların yanı sıra grafik motorunu da Cem yapacaktı. Hem piyasada tam olarak uyacak bir motor pek yoktu hem de bir motor lisansı almak bir hayli zor ve pahalıydı. Ayrıca oyun %100 Türk oyunu olacaktı. Ama en önemli sebebi Cem’in grafik ve oyun motorunun her detayını kendisinin yapıp geliştirmenin her aşamasını öğrenmek istemesiydi.
Aradan bir yıl kadar bir süre geçti. İşler çok iyi gidiyordu. Proje duyurulduktan sonra Medyavizyon sponsor ve projenin ortağı olmuştu. İkinci teknoloji demosunu hazırlamış ve oyunu tamamlamaya 6 ile 9 ay arasında bir süre kalmıştı[3]. Bu demo oldukça güzel karşılanmıştı. Motorun yansımalar gibi bazı özellikleri çok övülmüş ve rakiplerinden iyi bulunmuştu. Üstelik Avustrala’dan bir firma yayın hakları için 30 bin dolar ödeyecekti[2]. Tabi ki Cem ve Hakan bunu reddetti, sonuçta oyunun tamamen Türk yapımı olması önemliydi onlar için. Öte yandan ekibi de genişletmeye karar vermişlerdi. 2001 kasım ayında 3D model ve doku hazırlamak üzere Çetin Tüker ekibe katıldı[4].
2002 yılının başlarında 3TE’den pek ses çıkmadı. Ekibe birkaç kişi daha katıldı. Ara ara ekran görüntüleri yayınlandı ama oyun piyasa yoktu. İlk başta planladıkları kadar büyük bir oyun yapamayacaklarını fark etmişlerdi. Oyunculardan gelen bazı tepkiler de moral bozucu olabiliyordu ama ekip her şeye rağmen çalışmaya devam etti[5]. İyi haberler de yok değildi, motorun geliştirilmesi yolunda gidiyordu. Öyle ki oyunun bitimine yakın isteyen şirketlere kullanma lisansı verilebilirdi[6]. Planlanan ilk çıkış tarihine, 2002 yılının Eylül ayı civarına oyun yetişmemişti fakat Yoğurt Teknolojileri ile, 3D modelleme ve animasyon gibi alanlarda ek geliştirme desteği için anlaşılmıştı[7]. Yoğurt Teknolojileri projenin üçnüncü ortağı olmuştu. Yeni çıkış tarihi 2003 yılının sonbaharı olarak belirlendi[8].
2003 yılında bir iki röportaj harici pek bir gelişme olmadı. Bu yıl içerisinde Yoğurt Teknolojileri ile birlikte ekip, oyunun tasarımın elden geçirmişti[14].
2004 yılının Nisan ayında CD Oyun dergisinde bir röportaj yayındandı ama yeni bir bilgi içermiyordu[9]. Asıl sürpriz Level degisinin Ağustos 2004 sayısındaki ön bakış yazısında ortaya çıktı: Pusu artık birinci şahıs kamerasından değil, üçüncü şahıs kamerasından oynanıyordu. Ayrıca Fatih artık ailesinin ölümünü değil, babasının kaybolmasını araştıracaktı. En güzel haber ise oyunun %80 civarında bitmiş olmasıydı[10]. Geriye son rotüşler ve sesler kalmıştı sadece. Bu kısmı Murak Şenürkmez önderliğinde Melodika firması üstlenecekti. Müziğini ise Rahman Altın yapacaktı. Röportajda ayrıca oyunun Max Payne’i andırdığını ve grafiklerden yana ekstra bir beklentimizin olmaması gerektiğinden bahsediliyordu. Kötü değillerdi ama kimseyi şaşırtacak bir tarafları da yoktu[10]. Bu durumun pozitif tarafı ise nispeten eski sistemlerde de çalışacak olmasıydı.
Geldik 2005 yılına. Artık oyun hemen hemen tamamlanmıştı ve çıkışa çok yakındı. Nisan sonu diye verilen çıkış tarihi[11] daha sonra 13 Mayıs diye kesinleşti[12]. Yapılan röportajlardan artık oyunun bitmiş olduğunu anlayabiliyorduk. Oyunun seslendirmeleri Ziya Kürküt, Gülen Karaman, Sungun Babacan gibi, televizyondan tanıdığımız isimler tarafından yapılmıştı. Oyun DVD kutusunda iki CD şeklinde gelecekti. Çoklu oyuncu modu olmayacaktı ve oyun birkaç günde bitirilebilecekti ancak deneyimli oyuncuların 5-10 saat arasında bitirmesi de mümkündü[13].
Çıkışa bir ay kala, Nisan ayında Merlin’in Kazanı sitesinde bir demo ön incelemesi çıktmışt. Birkaç hata, animasyondaki sorunlar ve ortam ile etkileşimin azlığı haricinde pek bir şey eleştirilmedi. Kontoller, kamera açıları, bazı görsel efektler, özellikle ses efektleri, seslendirmeler ve müzikler epey bir övüldü[15]. Bu esnada Pusu, Idefix ve Weblebi gibi platformlar üzerinden ön siparişe açılmıştı[16].
Ve en sonunda, 5 yıllık bir macera ve bandrol yüzünden yaşanan ufak bir gecikme sonrasında Pusu: Uyanış 19 Mayıs 2005 tarihinde piyasaya çıkmıştı[17]!
Geliştirme süreci içerisinde oyun epey bir değişmişti. Neredeyse simulasyon ayarında ve birinci şahıs açısından oynanacağı söylenen Pusu, çıktığında üçüncü şahıs bakış açısndan oynanan, oldukça çizgisel, A’dan B’ye giderken aradaki hareket eden her şeye ateş ederek bitirebildiğimiz bir oyuna dönüşmüştü.
“Yanlış hatırlamıyorsam ilk ismini bundan 4 sene evvel Ana Haber bültenleriyle duyuran Pusu o günden bu güne çok büyük bir değişime uğradı yani ne bekliyorduk ne ile karşılaştık gibi bir durum oldu.” – Yasin Gülderen – CD Oyun[18]
Hikaye Fatih’in babasının asistanı Aylin’den bir telefon alması ile başlar. O esnada Fatih duşta olduğu için telesekreter devreye girer ve Aylin, Fatih’in babasının kaybolduğunu söyler. Belçika’da, NATO üssünde görevli olan Fatih hiç vakit kaybetmeden İstanbul’a döner ve evinde üç silahlı adam tarafından saldırıya uğrar. Çatışmadan sonra Aylin’i arar. Konuşma esnasında etraf karır ve Fatih kendisini Escher resimlerinden fırlamış bir ortamda bulur. Bir ses Fatih ile konuşmaya başlar ve Fatih’in komada olduğunu, bulunduğu yerin ise zihninin görsel bir yansıması olduğunu açıklar. Bundan sonra Fatih neden komada olduğunu hatırlamaya çalışırken biz de o olayları oynayarak ilerlemeye devam ediyoruz.
CD Oyun’daki ikinci görüş olarak yazılan incelemede Uğur Çontu senaryo üzerinde pek durmamış ve “Eksiler” kısmında “Senaryo çarpıcı değil” diye belirtmişti.
Level dergisinden Kaan Alkın (Jesuskane) hikayeyi ilginç bulsa da sunumu beğenmemişti:
“Tamam, gizemli bir kaybolma olayı var ortada. Ayrıca doğaüstü bir şeyler oluyor bize. Ama olan bitenin daha açık bir şekilde anlatılması gerekirdi.” – Kaan Alkın – Level[19]
Öte yandan Merlin’in Kazanı sunuma takılmamış ve hikayeyi epey övmüştü:
“Pusu’nun piyasadaki diğer aksiyon oyunlarından hiç aşağı kalmayacak hatta pek çoğundan bir adım öteye gidecek kadar güzel bir hikayesi var.” – Merlin’in Kazanı[20]
Oynanış olarak standart bir üçüncü şahıs oyunundan bir farkı yoktu artık. Sağa sola sıka sıka ilerliyorduk. Karakterin yürümesi yavaş olsa da kontrollerde ekstra bir sıkıntı yoktu. Kamera açıları güzeldi ve ateş ederkenki his oldukça tatmin ediciydi. Düşmanların üstünün kan olması ve kanların sağa sola sıçraması da hoş bir ayrıntıydı ama çatışma mekanikleri döneme göre oldukça basit kaçmıştı.
“Kamera gayet rahat bir şekilde ensemizde dolanırken sağa sola takılmayarak bizleri mutlu ediyor.”
“Max Payne kardeşi gibi sağa sola yuvarlanamayan Fatih, düşmanları ile karşılıklı dikilip kurşun alışverişi yapıyor.” – Kaan Alkın – Level[19]
Merlin’in Kazanı incelemesinde değinmemiş olsa da “Eskiler” kısmında “Kontrol ve oynanabilirlik düşük” diyerek kontroller eleştirmişti[20].
Oyunun grafiklerine değinmeden önce motoru baştan sona Cem Uzunlar’ın yaptığını hatırlatmak istiyorum tekrar. Elimizin altında birçok kaynağın olduğu bugünlerde bile oturup sıfırdan bir grafik motoru yapmak ve sonrasında onu kullanarak bir oyun geliştirmek oldukça zor. 2000’li yıllardan bahsetmiyorum bile. Pusu ilk duyurulduğu zamanlarda ekran görüntüleri oldukça beğenilmişti ama çıktığı yıl standartların epey gerisindeydi.
“Eğer Pusu bundan iki-üç sene evvel piyasaya çıkmış olsaydı, grafikleri hakkında gayet iyi sözler sarf edebilirdik.” – Merlin’in Kazanı[20]
Yine de yansımalar ve parçacık efektleri gibi konularda övgü toplamayı başarmıştı.
“Açıkçası grafikler konusunda benim de en çok dikkatimi çeken bu yansıma olayları filan oldu böyle görüntülerin suda filan yansıması gerçekten harika olmuş bu konuda 3TEGAMES’e yıldızlı bir pekiyi veriyoruz.” – Yasin Gülderen – CD Oyun[18]
Bunun yanında çevre tasarımları çok ayrıntılı olmasa da güzel bulunmuştu.
“Pusudaki grafik kalitesi açıkçası çok iyi denilemez ama mekanları böyle Türk motiflerine uygun ve oramlarına hemen hemen aynı şekilde tasarlandığı için bu da pek gözümüze batmıyor tabi ki gafikleri başka oyunlarla kıyaslamaya kalkmazsak!” – Yasin Gülderen – CD Oyun[18]
“Ama dediğim gibi, oyundaki mekanlar hiç fena değil. Haydarpaşa, Topkapı surları, laboratuar, liman gibi mekanların genel tasarımları gayet güzel.” – Kaan Alkın – Level[19]
“Evin içini dolaştığımızda tipik Türk motiflerini görüyoruz. Televizyon ekranlarında TRT’nin meşhur kapanış logosu, çamaşır makinesinin üstündeki dantel örtü, yerdeki halılar bunlardan sadece birkaçı. Bahsettiğim bu unsurları bir oyunda görmek hele ki her anı aksiyon dolu bir oyunda görmek gerçekten gurur verici” – Merlin’in Kazanı[20]
Çevre konusundaki en büyük eksi etkileişimin azlığı idi. Oyuna kaptırınca çok da göze batan bir detay değildi ama. Ne yazık ki karakter modelleri ve animasyonları için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Modeller ayrıntılardan yoksun, animasyonlar ise çok yapay duruyordu.
“Bunların haricinde ise grafiklerin, özellikle de karakter animasyonlarının zayıf kaldığı açık. Mekan tasarımlarında ve grafiklerine baktığımızda her şey göze hoş görülüyorken, karakterin yapısını incelediğimizde ve detaylarına baktığımızda dış tasarıma göre daha baştan savma yapılmış olduğunu hissediyoruz. Ana karakterimiz de dahil olmak üzere hiç bir karakter detaylı tasarlanmamış ve günümüz oyunları ile kıyaslayacak olursak poligon sayıları az kalmış.” – Merlin’in Kazanı[20]
Pusu’nun en başarılı olduğu konu ise seslendirmeydi. Karakter seslendirmelerini televizyondan tanıdığımız Ziya Kürküt, Gülen Karaman, Sungun Babacan gibi isimler yapmıştı[10]. İyisi ile kötüsü ile bir filim izliyomuş gibi bir hava alıyorduk oyundan.
“Daha evvel hangi oyunda size hakaretler yağdıran bir grup düşman ile savaştınız ki?” – Merlin’in Kazanı[20]
“Ama seslendirmeler çok temiz bir Türkçe ile, profesyonel bir şekilde seslendirme yapılmış. Bazıları yapay bulsa da, Türkçe’nin düzgün kullanılması Pusu gibi bir ilk için takdir edilesi bir olay.” – Kaan Alkın – Level[19]
Müziklerini yine birçok reklam müziği ile tanınan Rahman Altın bestelemişti[10].
“Şahsi görüşüm olarak rahatça söyleyebilirim ki Pusu’nun içinde çalan tamamıyla Türk melodileri ve motifleri ile süslenmiş müzikler, oyun harici olarak da dinlenebilecek kalitede.” – Merlin’in Kazanı[20]
Ses efektleri Murat Şenürkmez önderliğinde Melodika tarafından kaydedilmişti ve ortaya gerçekten de şahane bir iş çıkarmıştı. Her silahı sesinden ayırt edebiliyorduk, üstelik bulunduğumuz ortama göre sesler daha az ya da daha çok yankılanabiliyordu. Hemen hemen her incelemenin sonundaki “Artılar” kısmında ses efektleri ve seslendirmelerden bahsetilmişti.
Pusu’nun hayal kırıklığına uğratan bir eksiği de oyun süresi olmuştu. 2-2.5 saat süren oyunu hızlı bir şekilde oynayarak 1.5 saatte bitirmek mümkündü. Oyunun çıkışından birkaç ay önce vadedilen 5-10 saat gibi bir süreye, hikayenin ortada kalmasına ve oyun içindeki bazı anlamsız detaylara bakılırsa son anda oyundan çıkarılan bir içeriğin olduğunu tahmin edebiliriz.
“Uzun lafın kısası bu oyunu gidin bandröllü mandröllü alın kurun oynayın bitirme süresininin de ortalama 1.5 saat olduğunu da kimseye söylemeyin.” – Yasin Gülderen – CD Oyun[18]
Oyunun en büyük sıkıntısı sıradan hikaye, ortalama oynanış ya da eskimiş grafikler değildi. En çok eleştiriyi kopya koruma sistemi yüzünden almıştı. Günümüzde orijinalini bulsanız dahi crack’lemeden oynayamayacak olmanızın sebebi bu sitem. Oyunu ilk yüklediğinizde, bir kereye mahsus olarak internete bağlanıp onay kodunu girmeniz gerekiyordu. Belki bugünlerde bu büyük bir problem gibi görünmüyor ama 2005 yılında internet hala bir lükstü ve her evde yoktu. Ama daha da kötüsü bu işlemi sadece bir kere yapabiliyordunuz! Diyelim ki oyunu bir bilgisayara yükleyip aktifleştirdiniz ve o bilgisayarın oyunu kaldırmadığını fark ettiniz. Eh, geçmiş olsun. Olur da bir daha yüklemek isterseniz müşteri hizmetleri ile ufak çaplı bir savaş vermeniz gerekiyordu. Birkaç yıl içinde hem bu onayı yapan çevrim içi hizmet hem de müşteri destek hattı kapılarını kapatmıştı.
“Kuracaksın, internetten aktive edeceksin sonra çalışırsa oynayacaksın. Herhalde az daha ona da izin vermeyecekleri ama ayıp olur diyerek oyunu oynamamıza izin vermişler” – Uğur Çontu – CD Oyun[18]
“Kopya ile mücadele için güzel düşünülmüş bir ayrıntı olsa da, aynı bilgisayarda bir kez daha kurulum yapmaya izin vermemesi bakımından bayağı şaşırtıcı.” – Merlin’in Kazanı[20]
Pusu: Uyanış piyasaya 20 TL (o zamanlar YTL idi) gibi bir fiyata çıkmıştı. Oyunların 70 TL civarı olduğunu düşünürsek bu oldukça uygundu. Gerek bu fiyat gerekse oyunun ilk ciddi Türk 3D aksiyon oyunu olması bir çok insanı cezbetti. Hem incelemelerde Pusu’ya biraz kıyak geçilmişti hem de destek olsun diye oyunu alan insan sayısı ortalamanın üzerindeydi. Oyun toplam 10000 adet satarak o zamana kadar en çok satış elde eden Türk oyunu ünvanını almayı başarmıştı[21].
“Bir de ülkemizdeki standart bir PC oyununun orijinal olarak 70 YTL’ye satıldığını düşünürsek, Pusu için 20 YTL fazla değil.”
“Bütün hatalarına ve aksaklıklarına rağmen, Pusu Türk oyunculuğunun uzun yıllardır atmayı unuttuğu ilk bebek adımlarını atıyor. Biz de aşağıdaki notu aslında bu bebek adımlarına veriyoruz, çünkü bu bebeğe destek olmak boynumuzun borcu.” – Kaan Alkın – Level[19]
Puanlar
Merlin’in Kazanı: 75
CD Oyun (Yasin Gülderen):
- Grafik 79
- Ses 81
- Eğlece 88
- Genel 82
CD Oyun (Uğur Çontu):
- Grafik 81
- Ses 82
- Eğlence 84
- Genel 83
Level:
- Grafik 3/5
- Ses 4/5
- Eğlence 3/5
- Genel 70
Ekip birçok röportajda daha farklı ve daha büyük projeler üzerinde çalıştığını açıklasa da bu projelerin ne olduğundan hiç bahsetmedi. Görünen o ki Pusu’nun satışları da şirketi ayakta tutmaya yetmedi. Bir yıl sonra Pusu motorunu kullanarak Eti Yami: Mekanik İstila oyununu çıkarmışlardı. Başka bir firma için Nette Hayat isimli bir oyun geliştirdikten sonra kendi şirketlerini açma kararı almış ve Infosfer şirketini kurmuşlardı. Infosfer adı altında PlayQ şirketi için, web ve mobil platformlarda çalışmak üzere Charm King, Bubble Blitz, Miniplanet gibi oyunlar geliştirmişlerdi.
Bugünlerde hem Cem Uzunlar hem de Hakan Yüksel oyunlarla uğraşmaya devam ediyorlar. Cem Uzunlar’ın en son projesi Thunder Chase isimli ufak ve oldukça eğlenceli bir mobil oyunu[22]. Geçtiğimiz aylarda Steam’e de çıkışını yaptı. Hakan Yüksel Vertigo Games isimli bir şirkette UI/UX tasarımcısı ve danışman olarak çalışıyor.
Her ne kadar eksiği de olsa ve devamını görememiş de olsak Pusu: Uyanış bir başarı hikayesidir. Bu proje Türkiye’den de oyun çıkabileceğini göstermiş ve birçok gence oyun geliştirme konusunda umut ışığı yakmıştır. 2000’li yılların başlarında sıfırdan ve dışarıdan hiçbir açık kaynak kütüphane kullanmadan grafik ve oyun motorunu geliştirmek bir yana, teknik ve lojistik olarak böyle bir şey yapabilmiş olmak dahi çok büyük bir başarıdır. Sonrasında gelecek olan Kabus22 ve Mount & Blade çıtayı çok yükseltse de Pusu: Uyanış bir ilk olarka her zaman kalbimizdeki yerini koruyacaktır.
Pusu: Uyanış oyununu baştan sona kadar görmek isterseniz çektiğim tam çözüm videolarına youtube’dan ulaşabilirsiniz:
Bu yazıya katkılarından dolayı Cem Uzunlar ve Hakan Yüksel’e teşekkürlerimi sunuyorum.
Referanslar
[1] Level (01.09.2001), https://web.archive.org/web/20040910032509/http://3tegames.com/files/pusu-level.html
[2] Hürriyet (31.07.2001), https://web.archive.org/web/20040910040024/http://3tegames.com/files/hurriyet1.html
[3] Merlin’in Kazanı (03.06.2001), https://web.archive.org/web/20011225142800/http://www.merlininkazani.com/codes/Preview_Screen.asp?ID=126
[4] 3TE (22.11.2001), https://web.archive.org/web/20051230155304/http://3tegames.com/html/index.php?page=news&lang=0&npage=4&nperpage=5&lang=0
[5] TrGamer (26.07.2002), https://web.archive.org/web/20050128035924/http://www.trgamer.com/yazi.asp?id=1160&pg=2
[6] Sanqualis (02.21.2002), https://web.archive.org/web/20050209083327/http://sanqualis.kl.free.fr/interview/ambushQ&A.htm
[7] E-Kolay.net (12.11.2002), https://web.archive.org/web/20050306102638/http://www.e-kolay.net/gamer/ekip/haber.asp?PID=1096&HID=1&haberID=76970
[8] Level (01.12.2002), Sayfa 8
[9] CD Oyun (01.04.2004), Sayfa 14-15
[10] Level (01.08.2004)
[11] Merlin’in Kazanı, https://www.merlininkazani.com/pusuda-mutlu-sona-dogru-haber-9962
[12] Merlin’in Kazanı, https://www.merlininkazani.com/pusu-pusu-pusu-haber-10128
[13] Merlin’in Kazanı, https://www.merlininkazani.com/pusu-roportaji-roportaj-1623
[14] Vodvil (30.03.2005), https://web.archive.org/web/20050524074932/http://vodvil.com/yazi/oku.asp?yid=92
[15] Merlin’in Kazanı (16.04.2005), https://www.merlininkazani.com/pusu-oninceleme-1649
[16] 3tegames.com, https://web.archive.org/web/20060108215216/http://www.3tegames.com/html/index.php?page=news&lang=0&npage=1&nperpage=5&lang=0
[17] 3tegames.com, https://web.archive.org/web/20050830192527/http://3tegames.com/html/index.php?page=news&lang=0&npage=0&nperpage=5&lang=0
[18] CD Oyun (01.06.2005), Sayfa 30-33
[19] Level (01.05.2005), Sayfa 40-22
[20] Merlin’in Kazanı, https://www.merlininkazani.com/pusu-uyanis-inceleme-1749
[21] Tuker, Cetin. (2015). Video Games Around the World / TURKEY.
[22] Gigafun.com, http://gigafun.com/
Filed under: Oyun Dünyası - @ June 26, 2019 9:45 pm
Tags: Oyun Dünyası, Türkçe, Türk Oyunu, Oyun Tanıtımı, Pusu, Pusu: Uyanış