Tunic
Kimler oynamalı
- Eski usul Zelda sevenler
- Dark Souls’cular
- Soulslike denemek isteyip de zorluğundan korkanlar
Kimler uzak durmalı
- Bilgisayar oyunlarını sevmeyenler
Resmen kandırıldım! Cıvıl cıvıl, Zelda görünümlü, şirin tilkili bir oyun diye elime aldığım şey soulslike çıktı! Cebren ve hile ile ilk soulslike’ımı oynamış oldum böylece. Ama iyi ki de oynamışım ve iyi ki de ilk soulslike’ım Tunic oldu. Oyun çok iyi çünkü! Gidin oynayın! Diyerek bırakabilirim aslında yazıyı. Büyük ölçüde her şeyi özetledim çünkü. Ama adet yerini bulsun diye olayı birazcık anlatayım.
Uzaktan bakınca Tunic eski usul bir Zelda klonu. Yeşil tunkli tilkimiz bir sahilde uyanıyor ve maceraya atılıyor. Ama oyunun ilk on dakikasında bunun basit bir Zelda klonu olmadığını görüyorsunuz. Her şeyden önce ilk karşılaştığımız düşmanlardan bile kolay bir şekilde dayak yiyebiliyorsunuz. “Hurraa!” diye aralarına dalarsanız kafanıza vururlar. Dolayısı ile her dövüşe dikkatlice yaklaşmanız lazım.
Dayak yerseniz en son kayıt noktasına dönüyorsunuz, o ana kadar dövdüğünüz düşmanlar canlanıyor ve toplayıp harcamadığınız tecrübe puanlarını kaybediyorsunuz. Aynı zamanda oyunu kaydederseniz de bütün düşmanlar canlanıyor. Tabii ilerledikçe yeni büyüler, eşyalar ve karakterinizin gücünü arttıracak adaklar buluyorsunuz ve daha önce ziyaret ettiğiniz bölgelerdeki düşmanları daha kolay dövebiliyorsunuz. Bildiğiniz soulslike formulü yani.
Oyunun ortalarında fark ettiğim bir şey var ki o da soulslike formulünün Zelda’ya ne kadar yakıştığı. Eski oyunları oynarken takıldığım zaman yönümü bulana kadar çok sıkılıyordum. Çünkü gitmek hem gitmek istediğim yer uzak oluyordu hem de düşmanlar zor değildi. Bir iki vuruşta ölüyorlardı. Üstelik biraz ileri gittiğimde tekrar canlanıyorlardı. Tunic’te ise düşmanlar hemen hemen her zaman zorladıkları gibi ne zaman canlanacakları oyuncuya bırakılmış. İlerledikçe açılan kestirme yollar ve bulduğunuz ışınlanma noktaları da sıkılmanızı engelliyor.
Yine soulslike geleneğine uygun olarak ne oyunun hikayesi ne de dünyası açık açık anlatılıyor. Hatta oyunun kılavuz kitapçığını bile sayfa sayfa bulup çözmeniz bekleniyor. Evet hikayeyi anlamak ve birçok mekaniği çözmek için önce ilgili sayfayı bulmanız, sonra da resimlerinden ne olduğunu tahmin etmeniz lazım. Çünkü kitapçığın da çok büyük bir kısmı bilmediğimiz bir dilde yazılmış.
Tunic’in soulslike geleneğine uygun olmayan ancak benim taktir ettiğim birçok ulaşılabilirlik ayarı mevcut. İstersek dövüşleri biraz kolaylaştırabilir ya da ölümsüzlük modunu açabiliriz. İtiraf edeyim, oyunu bu ayarlar sayesinde bitirdim. Evet ilk boss’u dövmeyi başardım ama sonrasına sabrım yetmedi gerçekten. Bu ayarlar olmasaydı kesinlikle oyunu yarıda bırakırdım ve “soulslike sevmiyorum ben yeaa” diyerek daha da böyle bir oyun oynamazdım. İyi ki gurur yapmayıp açmışım ölümsüzlüğü çünkü oyunda zor boss dövüşleri haricinde keşfedilecek bir sürü şey var.
Soulslike sevin ya da sevmeyin, daha önce denemiş olun ya da olmayın, eski Zelda’ları seviyorsanız bu oyunu kaçırmayın. Hatta sevmiyorsanız da bir şans verin derim. Zelda + Dark Souls çok iyi çalışan bir formül gerçekten.
Filed under: Oyuncunun Notları - @ November 15, 2022 7:39 pm