Twelve Minutes
Kimler oynamalı
- Point&Click türü oyunları sevener
- Zaman döngüsüne takılıp kalmak konusunu ilginç bulanlar
Kimler uzak durmalı
- Aynı şeyleri tekrar tekrar yapmaktan hoşlanmayanlar
- Anlamlı hikaye bekleyenler
Son dönemde zaman döngüsü içinde takılıp kalmak moda oldu. Groundhog Day’ın VR oyunu, Deathloop, Forgotten City derken bir de Twelve Minutes çıkageldi.
Twelve Minutes’u ilk defa izlediğim bir konferansta görmüştüm. Hangi konferans olduğunu hatırlamasam da en çok ilgimi çeken oyunlardan birisiydi. Olay eşimizin hamile olduğunu öğrenmemiz ile başlıyor. Durumun heyecanını üzerimizden atamamışken polis olduğunu söyleyen bir adam içeri dalıp eşimizin babasının cinayeti ile suçluyor. Biz “Ama ama” derken bizi boğuyor ve on dakika öncesine dönüyoruz. Bundan sonraki amacımız neler olduğunu çözmek ve zaman döngüsünden kurtulmak oluyor.
Elindeki kısıtlı imkanları sonuna kadar değerlendiren oyunları çok severim. Twelve Minutes da ilk bakışta böyle bir oyunmuş gibi görünebilir. Üç odadan oluşan küçücük bir ev, üç karakter, basit point&click mekanikleri derken geliştiricinin az para ile çok iş yapmaya çalıştığını düşünebilirsiniz. Taa ki ses sanantçılarının isimlerine dikkat edene kadar. Evet, oyunda üç ana karakter var. Telefondaki kısa birkaç diyaloğu da sayarsak beş. Hepsini üç kişi seslendirmiş: James McAvoy, Daisy Ridley ve Willem Defoe.
Belli ki geliştiricilerin ağızları açlıktan kokmuyormuş bu oyunu yaparken. E o halde bu kütük gibi animasyonlar ne? Madem paranız vardı oyunu cilalamak için daha fazla vakit ayırsaydınız ya? İşin en acı tarafı ise isimlerini görmesem asla tanımayacaktım bu oyuncuları. Üstelik diyaloglar akıcı da değil. Konuşmanın ortasında karakterin ses tonu değişebiliyor falan. Bütün parayı bu ünlü isimlere ayırmak yerine sıradan birkaç ses sanatçısı ile çalışsaydınız belki daha fazla diyalog kaydedebilrdiniz. Hem de tam oturmayan kısımları tekrar kaydetme şansınız olurdu. Bana sorarsanız oldukça talihsiz bir seçim olmuş.
Oynanış konusunda da bir iki eleştirim olacak. Malum bir zaman döngüsünün içindeyiz, dolayısı ile aynı şeyleri tekrar tekrar yapmamız gerekebiliyor. Diyelim ki döngünün sonuna geldik. Doğru yoldayız. Önümüzde iki diyalog opsiyonu var. Birisini seçtik, hoop öldük. Şimdi diğerini denemek istiyorsunuz çünkü o opsiyon oyunu ilerletecek. On dakikayı baştan oynamak ve aynı şeyleri tekrar tekrar yapmak zorundayız. En azından bir önceki döngüyü belli bir noktaya kadar tekrarlama opsiyonu olsaydı oyun çok daha akıcı olabilirdi.
Neyse, oynanış kısmı biraz subjektif bir konu ve herkesi bu kadar rahatsız etmeyebilir. Zaten bu oyunun olayı hikayesi. Ama hikaye konusunda da nerede duracaklarını bilememiş yazar arkadaşlar. Her şey çözüldü, tatlıya bağlandı derken sırf “Hayııır! Aslında öyle değiiil! Haha, nasıl kandırdıııım!” diyebilmek adına bir sürpriz eklenmiş hikayeye. Yine kişisel bir düşünce olacak ama bu sürpriz hikayeye bir şey katmadığı gibi bence çok daha kötü ve sevimsiz bir hale getiriyor. Spoiler vermek istemediğim için ayrıntıya girmeyeceğim ama oyunu kapatırken “Sebebi neydi ki…” diye düşünürken buldum kendimi.
Zaman döngüsü konusundan ve point&click oyunlardan hoşlanıyorsanız ve özellikle Game Pass üyeliğiniz varsa bir deneyin derim. Çok uzun bir oyun değil zaten Twelve Minutes. 3-4 saatte bitiyor. Yoksa da çok fazla bir şey kaybetmeyeceksiniz. En fazla “Öff o neydi öyle” konulu muhabbete uzak kalabilirsiniz, o kadar.
Filed under: Oyuncunun Notları - @ August 28, 2022 12:00 pm
Tags: İnceleme, Hikaye, Point&Click, Zaman Döngüsü